Galiba Yanlış Anladık 1.cilt (Digital)

Orijinal fiyat: ₺ 60,00.Şu andaki fiyat: ₺ 30,00.

392 SAYFA KARTON KAPAK

 

Yanlışları yokmuş gibi görmeye devam edersek yanlışın bir parçası olacağız. Doğruyu söylemeden, doğruca eylemeden sadece “yanlış var” diye bağırırsak vicdanımızı sahte bir teselli ile avutacağız. “Birileri artık bu yanlışları düzeltmeli” deyip kenara çekilirsek yükü omuzlamanın külfetinden, eleştirmenin kolaycılığına kaçmış olacağız. “Kendimi düzeltirsem yeryüzü bir yanlıştan kurtulacak” şuuru içinde emrolunduğu gibi dosdoğru olmak kaydıyla yaşamaya gayret edersek, işte o zaman gerçekten bir şey yapmış olacak ve kim bilir belki de o zaman gençlerimize yaşayan bir örnek olarak hem kendimizi hem de onları ateşten kurtaracağız.

Adet
Karşılaştır

Açıklama

İÇİNDEKİLER

Önsöz 8
Galiba Yanlış Anladık 11
Gönül Fatihlerimiz nerede 22
Paçalarımızdan din akıyor ama 31
Yamadık dünyamızı yırtarak dinimizden 47
İbadetlerimiz kime hayat veriyor? 53
Güncelle(n)meliyiz 65
Gelmek gitmenin ilk adımıdır 73
Kavramlarınıza ruh verin 78
Abdestsiz gönüllerimizle ancak bu kadar 89
İyiliğin maddi ücreti 97
Hayata kıldırılan namaz 105
İhsan anahtarı 118
Günahsız geçen her gün bayramdır 127
Kavurma Şenliği 136
Bilmiyorum hangisi daha ağır 146
Kalbimizin Terazisi Bozuldu 156
O bile bilmiyorum demişti 166
Bilmek görmek ve olmak 173
Biliyorsan olmanın derdine düş 189
Zafere değil sefere memuruz 197
Yetmiş beş ayet soruyor; akletmez misiniz? 209
En son ne zaman? 217
Bir gün mü, her gün mü? 227
Neden bu kadar çok? 235
Oku,anla, yaşa ve taşı 253
Başkasının kusuru bizim günahımızı örter mi? 260
Bedelini ödediniz mi? 274
Ben bunun neresini düzelteyim? 284
Katil kim? 294
Muhafazakar 302
Beş yıldızlı dindarlığımız 312
Eşyan mı sana ait sen mi eşyana aitsin? 328
Eşitlenme Makamı 335
Teslim bayrağını çekebilmek 345

Yasak ağaçlara dokunmak 352
Müslümanlık kaliteye mecbur olmaktır 363
Hedefi on ikiden vurunca 373
Yerinizden ayrılmayın 385
Sosyal Adalet 392

ÖNSÖZ

Hayatın eskiye oranla daha hızlı aktığı bir zaman dilimini yaşıyoruz artık ve bu zaman diliminde değişirken bir şeyleri de bırakıyoruz geride, yerine başka şeyler koyarak. Ama ne zamanın götürdüklerine mâni olabiliyor ne de getirdikleriyle nasıl başa çıkabileceğimize dair net bir teklif ortaya koyabiliyoruz.

Herşeyin çok hızlı yaşandığı, çok çabuk tüketildiği, iman iddiasında olduğumuz kitabımızın yetmiş beş ayetinde emredilmesine rağmen akletmenin ve  düşünmenin lüks ve yazık ki zaman israfı sayıldığı bir çağ bizimkisi.

Aynı çağın göğsünden süt emdiğimiz insanları anlamak bir yana çocukluğumuzdan itibaren yaşadığımız herşey bizi hızla ama farkettirmeden dönüştürürken bu hıza ayak uydurmak ve çağın gerisinde kalmamak için odaklanmış beyinlerimiz bir kalp taşıdığını unutuyor çoğu kez ve bu koşturmaca içinde kalplerimizin ritmi, fıtri düzeni kaybolup gidiyor.

Zira birbirimizi görmemek, anlamamak, duymamak için yaşanmışlıklarımız ve aldanmışlıklarımızın tezahürü önyargılarımızdan, egolarımızdan, aidiyetlerimizden, zaaflarımızdan, ideolojilerimizden, anlama ve kavrama biçimlerimizden, yorum farklılıklarımızdan, ırkımızdan, cinsiyetimizden,kibrimizden, ezberlerimizden, statümüzden, şehrimizden, muhitimizden ve daha bilmem nelerimizin hepsinden birden duvarlar örmüşüz.

İç içe geçmiş, birbirini bazen örten, sıklıkla tahakküm altına alan ama hep sinsice saklayan milyonlarca görünmez duvarların ardından birbirimizi işitmeye, görmeye ve anlamaya çalışıyoruz.

Kıymetli bir üstadın dediği gibi kelimenin tam anlamıyla “mış gibi” yaşıyoruz.

Dinlermiş gibi, anlarmış gibi, duyarmış gibi.

Körler çarşısında ayna satan tacir misali tüm bunların farkına vardığımızda ise iş işten geçmiş oluyor; çünkü avuçlarda kalan tek şey adına “tecrübe” koyduğumuz aldanmışlıklara eklenen can kırıklarıyla tıka basa dolu koca bir yalnızlık oluyor.

Bu yalnızlığın kuyusunda ise dünyaya neden gönderildiğimizi sorguluyor; gelmenin aslında gitmenin ilk adımı olduğunun farkına varıyor, sırf bizi göndereni razı etmeye geldiğimizi anımsıyor; kişinin kendine şefkatinin kul oluşunun ama başkasına şefkatinin ise Rabbine kul oluşunu özümsüyor; asıl olanın bilmek değil yapabilmek, söylemek değil yaşayabilmek olduğunu bir kez daha fark ediyorsunuz.

İlk iki baskısı iki cilt olan ve bu baskıda yeniden derlenerek tek cilt haline getirililen elinizdeki bu kitap sizin anlamsız savaşlardan, ucuz kavgalardan, basit hesaplardan kaçarak temiz aklın ve diri vicdanınızın öncülüğünde kalbinizin derinliklerine saklanmanızı; “bugün var yarın yok” mevzuların hengâmesi içinde ölüp gitmektense, dünlerin yarınlarda da var olacak olan hakikat incilerini toplayarak yaşamanın daha insanca olduğunu, yaşadığınız çağa olan borcunuzu anımsatmak amacıyla kaleme alındı.

Zira inanıyorum ki; borçlunun borcuna kendi borcumuza koşturduğumuz gibi koşturmadıkça; bir hastanın tedavisi için kendi hastalığımıza derman arar gibi uğraşmadıkça; boynu büküğün yüzünü güldürmeye, açın karnını doyurmaya, yoksulun sofrasına katık olmaya, yetimin yüreğine dokunmaya, talebenin yetişmesine, garibin işinin hallolmasına uğraşmadıkça “dünya cennetini” inşa edemeyeceğiz.

“Uyanışlara” vesile olabilmek temennisiyle.

Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU

Haziran, 2021

Değerlendirmeler

Henüz değerlendirme yapılmadı.

“Galiba Yanlış Anladık 1.cilt (Digital)” için yorum yapan ilk kişi siz olun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hoşunuza gidebilir…